Avukat Burak Özdemir yazdı
Yaşamdaki bakış açılarımız, konumlanışımız gördüğümüz şeyleri ve algılayışımızı tayin eder. Siyasette de böyledir. Emperyalizm diye bir gerçeklik varsa hayatta, emperyalizmin penceresinden bakarsanız başka şeyler görür ve düşünürsünüz; emperyalizm karşıtlığı açısından bakarsanız ise bambaşka şeyler görür ve kavrarsınız.
Kapitalist emperyalizmin dünyasının dev şirketlerin, çok uluslu tekellerin sömürüsü, yağması, rekabeti, çatışmaları üzerine kurulu olduğunu hatırlatmak isterim. Bu dev şirketlerin çıkarları adına tüm emperyalist devletlerin yayılma eğiliminde oldukları açıktır. İşte bu yayılma, rekabet eğilimi; bir noktadan sonra, savaşların temel kaynağıdır. Unutmayalım ki, akrep kötü olduğu için değil, doğası böyle olduğu için sokar. Tekelci kapitalizm olan emperyalizmin doğası da kaçınılmaz olarak savaşları tetikler ve doğurur. Bu gerçekliğe gözünüzü kapatırsanız, savaşları kavramak ve savaşlar karşısında sağlıklı tutum almak imkânsızlaşır.
İsrail’in İran’a dönük saldırganlığı nereden baksanız gayrimeşrudur. Arkasına ABD, İngiltere gibi güçlü emperyalist devletlerin desteğini almış İsrail’in bu saldırganlığının savunulacak yanı yoktur. Zaten, emin olun; ABD, İngiltere gibi devletlerin desteği olmasa İsrail bu saldırıyı kolay kolay gerçekleştiremezdi. ABD ve Batı emperyalizmi Ortadoğu’yu tekrar kendi çıkarları, daha doğrusu dev şirketlerinin doymak bilmez kâr ve zenginlik tutkusu doğrultusunda şekillendirmek istemektedir. Irak’ta ve Suriye’de olanlar gören gözler için öğreticidir ve ibretliktir. Kitle imha silahları yalanları ile Irak’ın nasıl işgal edildiği ve emperyalist güçlerin kontrolüne girdiği bilinmektedir. Suriye’de Esat rejiminin devrilmesinin zaferi de başta ABD, İngiltere ve İsrail’e aittir. İsrail’in İran’a dönük saldırganlığında, özellikle Irak ile Suriye topraklarının nasıl kullanıldığı da gözden kaçmamalıdır. Zaten Suriye’den sonra sıranın İran’a geleceği de akıl gözü açık olanlar için bilinmekteydi.
Emperyalizmin yayılması, İsrail’in hamleleri insanlığın çıkarlarına aykırıdır. Diğer yandan, emperyalizmin bölgedeki egemenliğinin güçlenmesi ülkemizin de çıkarlarının aleyhindedir. Açık yazayım: İsrail’in İran’a dönük saldırısını o veya bu nedenle savunmak, ülkemizin egemenliğini ve geleceğini de hiçe saymak sonucunu doğurur. Kuralsızca; her yeri yağmalayan, işgal eden, haritaları değiştirmeye çalışan emperyalizmin, milli mücadele sonucu kurulmuş ülkemizi göz ardı edeceğini düşünebilir misiniz?
Emperyalizm karşıtlığı üzerinden tavır alırsanız böyle değerlendirmeler yaparsınız. Lakin emperyalizm gerçeğini görmez, hatta onun penceresinden bakarsanız; ABD’nin, İsrail’in bölgeye ve İran’a da özgürlük, demokrasi getireceğini düşünürsünüz. Sizin gözünüzde ABD, İngiltere ve İsrail gibi güçler medeniyeti, insanlığın yararını temsil etmektedir çünkü!
Peki, bir komünist olarak, İran’daki molla rejimini mi savunuyorum, destekliyorum ben? Hayır!
İran halkını, İran’ın egemenliğini savunuyorum. İran’daki rejime zerre sempati duymuyorum. Kadınların üstünde tepinen gerici rejimi nasıl savunabilirim! Hatta İran’daki ilerici güçlerin, emekçilerin bu zorba düzeni yıkmasını da istiyorum. Lakin ABD’nin, İsrail’in, emperyalist güçlerin değil! İran’ın tıpkı Irak ve Suriye gibi emperyalist operasyona maruz kaldığını da görüyorum.
Her halk kendi zorbalarını kendi devirmelidir. Başka emperyalist ya da egemen güçlerden destek alarak ya da onlara bel bağlayarak olmaz bu. Olursa da halkların faydasına olmaz. Irak, Suriye ortada!
Emperyalizme karşı çıkarken dinci rejimleri savunmak, ya da gerici rejimlere tavır alırken emperyalizmin safına düşmek olmaz. Her ikisine de bir bütün içinde tavır almak gerekir. Aksi halde savrulur gideriz. Evet, İran’daki rejim gericidir; Lakin İsrail ise saldırgandır ve hayduttur. Ve mutlaka durdurulmalıdır.