Malum koronavirüs salgını hepimizi evlerimizde kalmaya zorluyor.

Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’nın tabiriyle salgınla mücadelenin en etkili yolu, kendi izolasyonumuzu sağlamak.

Belki sokağa çıkma yasağı daha sağlıklı olur diye düşünüyorum ancak bunun ekonomik yan etkileri olacaktır, makul karşılıyorum.

Biz günlerdir evlerimizdeyiz; işleri ‘esnekleştirdik’. Günde belki birkaç saat, mecburi işlerimizi halledinceye kadar dışarıda kalıyoruz.

***

Tabi sadece kendimiz değil, kendimiz kadar düşündüğümüz ailelerimiz var.

Babam uzun süredir KOAH tedavisi görüyor.

KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) akciğerlerde bulunan ve bronş adı verilen hava keseciklerinin tıkanması sonucu; solunum güçlüğü, öksürük ve nefes darlığı gibi şikayetlere yol açan kronik bir hastalık.

Kendisi 64 yaşında. 65’ini doldurmasına aylar kaldı.

Haliyle risk grubunun en önünde geliyor. Çift dikiş sokağa çıkma yasağı var.

Yasağa uyuyor, 15 gündür evden dışarı adımını atmıyor.

Gezme imkanı bulduğu en geniş yer, evin 10 metrekarelik terası.

Ayrıca yoldan geçen komşularla 5-6 metre mesafeden sohbet etmesinde sakınca görmüyoruz.

Annemle birlikte uzun süredir sosyal izolasyonu iliklerine kadar hissettiler.

Ağabeyim ve ben, eşlerimizle birlikte yanlarına gitmiyoruz.

Neden? Hastalık belirtisi göstermememize rağmen virüs taşıyıcısı olabiliriz diye.

Malum, babam öncelikli risk grubunda.

***

Hafta başında hem özlediğim hem de bazı mutfak ihtiyaçlarını karşılamak için ailemin yanına, köye gittim.

Onlar terastayken, aldığım ürünleri bahçede bir divanın üstüne döküp poşetlerini hiç yere bırakmadan arabaya attım. Ben bahçeden ayrıldıktan sonra annem benim bıraktığım malzemeleri alıp doğruca lavaboya koştu.

Hemen hepsini sabunlu suyla yıkadı.

Malum, yaşlılar ve risk grubundalar.

Eve girmedim. Anne ve babamla 7-8 metreden fazla yaklaşmadım.

Onlar terasta, ben ve eşim yolda sohbet ettik. Yaklaşık 1 saat kaldığım köyümden, evime girmeden ayrıldım.

Tabi bunlar insana ‘zor’ geliyor ancak ‘zor’luktan ziyade ‘zorunluluk’. Ne kadar dikkat edersek, bu günleri o kadar kısa sürede atlatacağız.

Biz buna inanıyor ve Sayın Cumhurbaşkanımızın, sayın hükümet yetkililerimizin dediklerini yapıyoruz. Değil mi?

Peki, benim ‘Belki virüs bulaşır’ diye girmediğim evime, yanına yaklaşmadığım risk grubundaki anne babamın yaşadığı eve AYDEM görevlileri nasıl oluyor da girebiliyor?

***

Milli Dayanışma çağrısı yapıyoruz.

‘Herkes karınca kararınca keseye para koyacak’ diyoruz.

‘Belediyeler su kesmeyecek’ diyoruz.

‘Yaşlılarımıza yardım edeceğiz’ diyoruz.

Ayrıca, ‘3 ay boyunca elektrikler de kesilmeyecek’ diyoruz.

Madem borçtan dolayı elektrik kesilmeyecek, böyle bir süreçte sayaç okumak şart mı?

Sayaç okuyan görevlilerin de durumdan hoşnut olduğunu sanmıyor ve onları suçlamıyorum ancak;

* AYDEM’in sayın yetkilileri, siz sayaç okuyan çalışanlarınıza virüs bulaşabileceğini hiç düşünmüyor musunuz?

* Virüs bulaşıp taşıyıcı haline gelen çalışanlarınızın, o virüsü uğradıkları tüm evlere bulaştırabileceğini düşünmüyor musunuz?

* Personelinizin can güvenliğini hiçe mi sayıyorsunuz?

* Sayın hükümetimiz bu konuda bir çözüm bulacak mıdır?

Yoksa bir dahaki sefere kapıya dikilip evin girişini bizzat kendimiz mi kapatacağız?

Malum; ailelerimiz, yaşlılarımız bizler için önemli.