Naci ERİŞ yazdı.

Fikirlerine önem verdiğim bir dostum şöyle demişti:

“CHP gittikçe AKP'lileşiyor, İYİ Parti de gittikçe CHP'lileşiyor."

Ne doğru bir söz!

Ve her ne hikmetse, iki parti de diğer iki partinin olumlu yanlarını değil, olumsuz yanlarını kendine örnek alıyor.

Bir yanda ‘tek adamlık’ eleştirisi ile gelen ‘tek adamlık’, diğer yanda ‘hizipçilik’ eleştirisiyle gelen ‘hizipçilik’.

Bu örnekleme, seçim sonucunu okumak açısından oldukça önemli.

***

Dünkü yazımda CHP'nin seçim performansını ele almıştım.

Özellikle Aydın’da İl Başkanlığı ve dereceye giren milletvekili adaylarının umursamazlığının, alınan kötü sonuçta belirleyici olduğunu yazmıştım.

Bugün İYİ Parti'yi değerlendireceğim.

***

Aslında 2018 seçimlerinin ardından en iyi çıkışı yakalayan İYİ Parti’ydi.

Meral Akşener’in halk buluşmaları, partinin ivmesini yükseltti.

Öyle tahmin ediyorum ki, İYİ Parti oyları ülke genelinde yüzde 17-18, Aydın’da 23-24 bandına çıkmıştı.

Her ne kadar Recep Taner’in “Aydın’da birinci parti olacağız” söylemi hayalcilikten öteye geçmese de iyi bir noktaya ulaşacakları açıktı.

Tempoyla doğru orantılı olarak oylar yükselirken, Aydın’da alttan gelen kriz kendini gösteriyordu.

Aydın’da teşkilatında hizipler arası gerilim sonlandırılamadı.

İl Başkanı Süleyman Demirci’nin partiden ihracı, kaprislerine 3 ilçe başkanının feda edildiği Kürşat Engin Özcan’ın AK Parti’ye kaptırılması ‘hizipler savaşı’nın ağır sonuçları oldu.

Meral Akşener rüzgarı, hiziplere rağmen Aydın’da da yükselişini sürdürdü.

Özellikle ön seçim süreci, hakim nezaretinde olmamasına rağmen, diğer partilere bile örnek teşkil etti.

Biz de oluşan demokratik ortamdan övgüyle söz ettik.

***

Ancak son düzlüğe girildiğinde iki başlık İYİ Parti oylarını düşüşe geçirdi.

İlk olarak, Genel Başkan Meral Akşener’in 3 Mart’ta kalkıp 6 Mart’ta tekrar masaya döndüğü süreç, partiyi oldukça yıprattı.

Bu konuyu zaten ayrıntılı şekilde tüm kamuoyu biliyor.

Aydın özeline gelirsek, 2018’de yapılan ‘kontenjan aday’ hatası katmerlenerek önümüze konuldu.

Üstelik bu kez ön seçim yapılmış, üyeler aday adayları ile ilgili takdir hakkını kullanmıştı.

Üyelerin takdirini göz ardı eden Genel Merkez ise Aydınla ilgisi olmayan Ömer Karakaş’ı, sırf milletvekili olabilsin diye Aydın’a gönderdi.

Bundan daha ayıp ne olabilir?

Parti teşkilatına, üyeye, “Senin fikrini hiç takmıyorum. Üstelik dalga geçiyorum” daha başka nasıl söylenebilir?

Mesela şöyle söylenebilir;

1. sıraya kontenjan adayı getirirsiniz. Ön seçimin birincisini ikinci sıraya, ön seçimin ikincisini 5’inci sıraya kaydırırsınız. Torbadan aday adayı çekip, istediğiniz sıraya yazarsınız.

Aydın’da tam olarak böyle yapıldı.

***

Bir parti nasıl iktidar olur?

Hedefe ulaşacağına, tereddütsüz tüm kadroları ile inanırsa!

İYİ Parti Aydın teşkilatında odaklanma sorunu vardı.

Yalnız bırakıldığında Aydın sokaklarında kaybolacak kadar kente yabancı olan Ömer Karakaş, imkanları dahilinde çalıştı.

Muhtemelen bayramdan bayrama geleceği Aydın’dan istediğini aldı.

Aday belirlenirken hakkı yenen Ahmet Ertürk, çalıştı ama inanmadı. Seçileceğine inanmadan, üstüne düşen görevi yerine getirdi.

Peki İl Başkanlığı ne yaptı?

Görevlerini yaptı mı?

Fikirlerini halka ulaştırmak için yeterince çabaladı mı?

İYİ Parti kamuoyu bunun muhasebesini kendi içerisinde yapıyor elbette.

Mesela, İl Başkanı Recep Taner’in ‘koordinasyon’ görevi gereği İl Binasından ayrılmaması çokça konuşuluyor.

Partinin 2019 yerel seçim sürecindeki dinamiklerin çok gerisinde kaldığı, o dönemdeki performansın mumla arandığı sık sık ifade ediliyor.

Recep Taner’in İl Başkanlığındaki rakibi Ahmet Ertürk’ün adaylığını yeterince desteklemediği gündeme taşınıyor.

***

İYİ Parti seçim sonuçlarını değerlendirip yeni bir yol haritası belirleyecektir. İlk 5 yılında önemli mücadeleler veren İYİ Parti’yi daha zor bir 5 yılın beklediği açık.