Sosyolog-Aile Danışmanı Simge Kayım yazdı

Toplumun temeli şüphesiz ailedir.

Aile, evlilik ve kan bağı ile bir arada bulunan gruplardır. Aile bireyin öz saygısı ve kişiliğinin oluştuğu en önemli kurumdur.

Mutluluğumuzu, hüznümüzü, öfkemizi direkt olarak paylaşabildiğimiz yegane yerdir aile. Bir ailede her gün güzel bir aş varsa, sağlık durumu iyiyse “o aileden huzurlu-mutlu bir aile yoktur” denir toplumumuzun genelinde.

Peki, o evde her gün güzel bir yemek pişemiyorsa, karınlar doymuyorsa, sağlıksız beslenme nedeniyle hastalanıyor fakat hastaneye de gidemiyorsa ne denir?

Evet, “aile toplumun temelidir” diyoruz fakat ekonomi de o toplumun devamlılığını sağlayan en temel faktörlerden biridir.

Aile ise ekonomide tüketim ve üretimin merkezinde yer alır. Aile toplumu etkilediği kadar toplumdan etkilenir. Bir ailenin yaşam kalitesi sosyo-ekonomik statü ile doğrudan bağlantılıdır. Düşük gelirli ailelerde bu olgu; sağlıksız koşullarda yaşam, kirada oturma, yaşamlarında kolaylık sağlayacak ürünlerin olmayışı, sosyal ve sağlık güvencelerinin olmayışı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Aynı zamanda bu durumun sonucu olarak aile içinde bireylerde karamsar ruh hali, umutsuzluk, mutsuzluk, öfke ve depresyon gibi olumsuz psikolojik etkileri de beraberinde getirir. Bu olumsuz etkiler aile içi fiziksel ve psikolojik şiddet, istismar gibi gibi yan etkileri artırmakta önemli rol oynamaktadır. Elbette “aile içi şiddet durumu sadece ekonomiye bağlıdır” demek doğru olmaz fakat çok etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Bir toplumun mutluluk düzeyi, refah düzeyi ile doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda bir toplumun refah seviyesi artırılmak isteniyorsa, toplumsal sorunlar çözülmek isteniyorsa, öncelikle normal ve düşük ekonomik düzeydeki ailelere, ruhsal ve fiziksel sağlık alanlar başta olmak üzere beslenme, barınma gibi diğer tüm temel hizmetlerin sağlanması önemlidir.

Ekonomi ailenin yaşam kalitesini belirler, aile ise toplumun yaşam kalitesini belirler. Peki, sizin ailenizin yaşam kalitesi nasıl?