Dünya genelinde kurulmuş şirketlerin yüzde 95’inin aile şirketi olduğu bir ortamda, ‘şirketlerin nesiller boyu nasıl yaşayacağı’ sorusu akıllarda hep soru işareti olmuştur.

Beklentilerin bu denli büyük olmasının arka planında, yalnızca büyüme ve gelişim istekleri var.

İşte tam da bu aşamada şirketlerin büyüme ve gelişim evreleri başlıyor.

Gelin bazı istatistiklere göz atalım.

Dünya genelindeki şirketlerin yüzde 95’inin aile şirketi olduğunu biliyoruz.

Aile şirketlerinin yaklaşık yüzde 90’ınını kobiler oluşturmaktadır.

Aile şirketlerin ikinci kuşağa devir oranı, ne yazık ki yüzde 30’u geçmemektedir.

Özellikle ikinci kuşaktan üçüncü kuşağa geçişi oranı ise yüzde 10’dan ileriye gitmemektedir.

Türkiye’de şirketlerin ömrü 25 ile 35 yıl arasında kalmaktadır.

Girişimci bir aile üyesinin şirketini kurup belirli seviyeye getirme sürecinden sonra şirketlerde genellikle sistem krizi başlar. Bu arayış tam olarak aile şirketlerinin kırılma noktasıdır. Bu evreyi genellikle doğru geçirmeyen şirketlerde verimsizlik, iletişim problemleri, kar oranlarında düşmeler meydana gelmektedir.

Bu aşamada sistemini kurabilen şirketlerde ise uzun yıllar verimlilik, kontrollü büyüme, gelişim düzeyleri iyi bir seviyeye gelmektedir.

Her ay en az 5 aile şirketine denetim, danışmanlık ve analize gideriz. Karşılaştığımız sorunlar hep aynı seviyededir. Genellikle sistem arayışı içerisine giren şirketler gamından oluşmaktadır. Sistem arayışı içerisinde olan işletmelerin içerisine bir de iletişim problemleri eklenince, şirketlerde ayakları geri geriye giden ortaklar, kurucu profilleri, çalışanlar furyası oluşmaktadır.

Bu durum, şirketin önündeki en büyük engel, büyümenin yolundaki tıkanma, iflasa giden yolun açılması demektir. İşletmelerde gelişim ve değişim ışığı hiç bitmemelidir.

Sonuç her ne olursa gelişimi ve inovasyonu ideolojik olarak stratejisine ekleyen şirketler, kısa zamanda hedeflenen noktalara ulaşmış oluyorlar. Şirketlerini büyütüp gelecek kuşaklara güvenle gidebilecek kurumsal yapı inşa ediyorlar.

Aile şirketlerindeki gelişim ve değişim süreci kurumsallaşma ile başlar. Kurumsallaşma kelime anlamı Tük Dil Kurumu sözlüğünde ‘kurumsallaşmak; kurumsal hale gelmek, örgütlü duruma gelmek, süreklilik kazanmak’ olarak tanımlanmıştır. Kurumsallaşmak temelde bireylerden bağımsız, kuralla işleyen sürdürülebilir şirketler demektir. Tekli yönetim sisteminden çoklu yönetim sistemine geçiş demektir.

Aile şirketlerinin gelişim evrelerine gelin birlikte göz atalım. Öncelikle bir ailede genellikle bir girişimci çıkar ve onun tek hayali işini kurmak olur. Girişimci üye işini kurduktan sonraki ilk karlılık hedefini gerçekleştirdiğinde, yanına destek arar. En yakınlarını, en güvendiği kişileri yavaş yavaş işe entegre eder. Tam bu aşamada iş biraz daha büyüme ivmesi yakalar. Gelinen nokta büyümeye giden yoldur. İşlere yetişemediğinden artık yeni bir büyüme evresi için yatırım düşünülür. Şirket hızla büyümekte, büyüyen şirkette sistem sorunu baş göstermektedir. İşte bu nokta, aile şirketlerinin kırılma noktalarından biridir.

Büyüme evresi doyum noktasına ulaşmaya doğru gitmektedir. Karlılıkları ve başarıları bir sistematiğe, yani kurumsallaşmaya dönüşmeyen aile şirketlerinde iletişim problemleri baş gösteriyor. Doyum noktasına ulaşan şirketlerde aşağıya doğru iniş süreci baş göstererek ne yazık ki tasfiyeye varan kötü sonuçlar, aile içi husumetler, iflaslar, konkordato süreçleri yaşanıyor. 

Aile şirketlerinin kurumsal yapılanma ararken kayboldukları noktayı aşağıdaki grafikteki gibi özetleyebiliriz.

DUYGUSALLIK MI? MANTIK MI?  

Türk insan yapısında ciddi bir duygusallık söz konusudur. Hayata hep duygusallık penceresinden bakarız. Bu durumu çoğu zaman iş hayatımızın içerisinde de yaşarız; kendi çalışma arkadaşlarımızla küseriz, gereksiz yere kırılırız ve ortaklarımıza hesap bile soramayız. Tam bu noktada çok güzel bir sözü eklemeden geçemeyeceğim; “Duygusallıkla bakarsanız aile olursunuz, mantıkla bakarsanız işletme olursunuz.” İşte bu söz tam olarak çalışma düzenimizi ve kendi aramızdaki iletişim problemini net bir şekilde anlatmaktadır. Biz kendi kardeşimize, çocuklarımıza bile hesap soramazken, dışarıdan gelen bir personele inanılmaz sorumluluklar yüklemeye çalışıp, ciddi performanslar beklemeye çalışıyoruz.

Aile şirketi içerisinde net görevler, adil yönetim yoksa oradaki sürdürülebilirlikten bahsetmemiz de bir o kadar daha zordur. Öncelikli olarak şirketin kurumsallaşması için ailenin kurumsallaşması gerekmektedir. Aile bireylerinin kendi aralarında görev, yetki ve sorumlulukları belirli bir noktada olmalı, yıl içerisinde şirkete neler kazandıracağını, performans ödevleri, yönetim kurulu üyelerinin yapılması gerekenleri çok net bir şekilde belirlenmelidir. Kurumsallaşma bir piramide benzer, değişim ancak yukarıdan aşağıya doğru başlar. Yönetim kurulu değişimi, kurumsallaşmayı kabullenmezse aşağıya doğru inmesi zor ve olanaksızdır.  

Büyüyen ve gelişen şirketlerin temelinde mutlak performans ve kurallar silsilesi yatar. Kuralların olmadığı yerde yönetim şekli, anlık kararlar, gelecekte yumak oluşturan problemleri barındırır. Bir diğer tehdit ise aile şirketlerinde yetki kaybetme korkusudur. Yetkilerini kaybetmekten korkan özellikle şirket kurucuları, son kararı kendilerinin vermesini ister. Son kararların en üst düzey kişi tarafından verilmesi, işlerinde sorumluluk alamayan personel gruplarını oluşturur. Sorumluluk olmazsa aidiyetlik olmaz. Aidiyetlik olmazsa verimlilik ve karlılık olmaz.

Öyleyse neler yapmalıyız? Yazımızın son bölümünde mutlak olarak, bir reçete gibi uygulanması gerekenleri anlatalım;   

- Şirketinizin yönetiminde mutlak profesyonellere yer verin. Profesyonelleşmek size para ve zaman kazandırır.

- Yöneticilerinizi seçerken kan bağı yerine liyakat ve yetkinlikleri temel hedef olarak alın. 

- Eğer bir aile şirketiyseniz, mutlaka kardeş, çocuk veya akrabalarınıza iş hayatı ile sosyal hayatın farklılığını anlatın ve hissettirin.

- Kurumsallaşmayı hedef edinin. Sisteminizi kurmaya yönelik eğitimler alın.

- Tekli yönetim sisteminden, çoklu karar alma sistemine geçin.

- İşinizin teknik kısımlarıyla ilgili mutlaka gelişimlere, özellikle teknolojik gelişimlere açık olun ve yakından takip edin.

- Hesap verilebilir olun. Denetlenebilirlik sizin felsefelerinizden olsun.

- Çalışanlarınıza aidiyetlik duygusunu yerleştirin.

- Şirketinizin 10 yıllık ekibini planlayın. Her birisinin profesyonelce sosyal hayatına dokunun.

- Net kurallar ve prensipleriniz olsun.

- Sorumluluk vermekten çekinmeyin, sonuç odaklı çalışmalara yönelin.

- Çalışanlarınıza sürekli olarak gelişim eğitimleri aldırın. Kişisel gelişimi şirketlerinizde hedef edinin.  

Şirketinizin yaşam ömrü çizdiğiniz yoldan geçer. Şirketlerinizin uzun ömürlü olması, sizin adınızın nesiller boyunca yaşamasından geçer. 

Sağlıklı günler dilerim.