Yeni koronavirüs salgını sebebiyle tüm dünya stresli ve endişeli.

Salgınla ilgili kaygı ve korkular bizleri, salgını yayma ihtimali olan kişiler, yerler ve durumlara karşı damgalamaya itebilir. Damgalama bir bireyin, grubun veya bir bölgenin belli bir özelliğinden dolayı farklı olduğuna ilişkin tutumları içerir. Damgalama toplumda dışlama, ayrımcılık, ırkçılık gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir; bu yüzden tehlikelidir.

Salgın sürecinde damgalamaya maruz kalabilecek gruplar; virüse yakalananlar ve aileleri, karantinaya alınanlar ve aileleri, yaşlılar, özellikle Asya kökenli yabancılar, yakın zamanda yurt dışından gelenler, sağlık çalışanları ve virüse yakalanma riski yüksek olabileceği düşünülen farklı meslek gruplarıdır.  

Nitekim damgalama örneklerine üzülerek şahit olduk ve olmaya da devam ediyoruz. İnsanlara bir hedef gösterilince hemen saldırıya geçebiliyorlar. Çinlilere yönelik küfürlere, hakaretlere bolca şahit olduk. Virüs taşıyan taşımayan bir buçuk milyar insana sayıldı, sövüldü. Bir süre “Umreciler” suçlandı. Nasıl bilebiliriz ki hepsinin karantina kurallarını ihlal ettiğini…

Yaşlılar aşağılamalara, türlü saygısızlıklara maruz kaldı. Sağlık çalışanları bir yandan alkışlanırken bir yandan dışlandı. Bazıları evlerinden oldu, bazıları oturdukları apartmanlarda uyarılara maruz kaldı. Kimisini de bakıcıları terk etti, çocuklarını kime emanet edeceklerini bilemediler.

Belki bir tanıdığımızın virüse yakalandığını öğrendik ve en son ne zaman yan yana geldiğimizi hesaplamaya çalışırken, ‘acaba bana “bulaştırmış” mıdır’ diye düşündük. Başka yerden de kapma ihtimalimizi hesaba katmadan…

Sokağa çıkma yasağı ilan edildiği gece marketlere koşanlar bir hafta boyunca suçlandı. Hangisi sokağa keyfi çıktı, hangisi gerçekten hazırlıksız yakalandı bilinmeden… Ve sonra bir örnekle gördük ki, atıştırmalık alan kişi, ekmek ve temel gıda bulamadığı için ilk bulduğu şeye sarılıvermiş. Umarım o fotoğrafı çekip yayan kişi yaptığından utanmıştır!        

Karantinadan kaçanlar oldu, nasıl bir ruh haliyle bunu yaptı acaba diye düşünmek yerine insanlar yine nefret kustu. İnanır mısınız, vur emri çıkarılsın, tedavi olmak istemiyorsa öldürün gitsin diyenler oldu.

İşte damgalama böyle bir nefret söylemini yayabilir.

Birkaç gündür de Aydın’ın İncirliova ilçesine bağlı Acarlar Mahallesi’nde bazı evlerin karantinaya alınmasından dolayı mahalle halkının damgalandığını görüyoruz. Acarlar halkından alışveriş yapmayın deniyor. Çoğunun pazarcılıkla uğraşmasından dolayı bazı belediyeler, pazarlara alınmalarının yasaklandığını duyurdu. Ne kadar acı bir tablo… Acarlar halkını çok iyi tanıyorum. Yaşam koşulları çok zor. Geçim derdinde iken ve zaten pek çok ayrımcılıkla karşılaşıyorken, bir de bununla mücadele edecekler. Lütfen izin vermeyin, damgalamaya destek olmayın.

Hijyen kuralına uymayan her pazarcı, o pazara giden her birey virüsü kapabilir ve yayabilir. Bu risk sadece belli kişilere, yerlere özgü olamaz. Bugün Acarlar’da vaka çıkar yarın Mimar Sinan’da…

Hepimiz potansiyel taşıyıcıyız. Bir gün virüsü kapabilir, bilmeden başka birine bulaştırabiliriz. Oturduğumuz apartman, yaşadığımız köy, bölge karantinaya alınabilir. Zor duygular yüzünden karantinadan kaçış planı yapmaya bile başlayabiliriz.

Lütfen çevremize, ayrımcılığa sebep olabilecek haberleri iletmek yerine, salgınla baş etmeyi kolaylaştıracak bilgileri iletelim. Asılsız haberlerin yayılmasını, bilgi kirliliğini önleyelim. Bir görseli, bir haberi yorumlarken ve paylaşırken çok dikkatli olalım. Yaptığımız şeyin, söylediğimiz sözün, kime dokunduğunu, nereye varabileceğini, kimleri, ne kadar incitebileceğini kestiremeyiz.

Umutla, sevgiyle…