Günün birinde ‘İnsanlar korkudan fareler gibi saklanacaklar, hatta insan olduklarından utanacaklar’ deseler, ‘Pehh! Evrenin en güçlü, en kutsal, en üstün, en akıllı varlığı insandır’ der, saçma bulurdum. Öyle ya, gökyüzünde uçan uçaklar yaptık, uzaya füzeler fırlattık, okyanuslarda, denizlerde yüzen gemilerimiz var. Dağları deldik, tüneller yaptık. Atomu parçaladık, salkım saçak bombalarımızla. Canımız sıkılınca, adına ‘Arap Baharı’, ‘Özgürlük’, ‘Demokrasi’ deyip savaşlar çıkardık. Tıp alanında önemli yol kat ettik. Artık insan ömrü uzadı. Yaşlılarımız rahat edecekler. Teknoloji desen yapay zekaya koşuyor…

Kazanma hırsımız, ülkeler arası rekabet olmazsa olmaz. Karnımız kazandıkça, yedikçe şişti, dünya gelişti, irileşti. Corona gelince anladık dünyanın karnını şişirenin sağlıktan değil maraz olduğunu. Corona burnu büyük insanlığın, burnundan girdi, nefesini kesti. Ekonominin çarklarının tıkadı. Hadi uçur uçaklarını, yüzdür gemilerini. Havada corona, Karada corona, Denizde corona… Ölenlere toplu mezarlar kazıldı, fareler gibi inlerimize çekildik . Corona ya bulunulan çareler bu işte. Evde oturacaksın, yani saklanacaksın, sevdiklerine dokunmak, koklaşmak, öpüşmek yasak. Yalnızlıkla ölüm korkusuyla tanıştık.

Neredesiniz gelişmiş, prestijli, güçlü ülkeler? Hani sizin dev ilaç sanayiniz vardı? Hani sizin gelişmiş silahlarınız? Salkım gibi, kara gözlü çocukların üstüne inen bombalarınız? Nerede nobel ödüllü bilim insanlarınız? Medeniyet demek dünyayı dünya üzerinde yaşayan tüm canlılara saygı duymak değil midir? Medeniyet, yaşlı insanları corona ya karşı gözden çıkarmak mıdır?

Medeniyetin üstündeki yıldızları döktü. Artık ne Amerika parlıyor, ne Çin ne de Avrupa… Corona'yı insanlık davet etti. Bu ihanet sadece uzaklarda değil Aydın’a bakın. Yüzlerce yılda oluşan toprağımızın bağrına zehir saçan jeotermaller dikildi. Yeraltı sularımız kirlendi, depreme zemin hazırlandı. Dağlarından yağ akıtan zeytin ağaçlarımız, ovalardan bal akıtan incir ağaçlarımız kurudu. Kanser hastalığı her eve girdi. Havada çiçek kokusu yerine, çürük yumurta kokusu kaldı. Hayatımızı, geleceğimizi kaybetmek üzereyiz.

İsviçreli bilim insanları corona’nın kirli havada barındığını söylüyorlar. Atmosfere salınan hidrojen, zehir saçan sülfür, karbondioksit, nem ve tozlar Corana için ideal ortam deniliyor. Yani doğa intikamını alıyor. Corona iş başında, durmadan can alıyor. Sağ kalanları ise evlere hapis ne zaman tahliye olacağımız belli değil. “Dünyanın efendisi benim” diyen insanlık rezil oldu. Zor yetişen, bizim için gece gündüz demeden yanımızda olan çok değerli doktorlarımız hayatlarını kaybettiler. Kalanlar ise adanmışlık ruhu içinde hayat kurtarmak için yorgun, uykusuz hastanelerde tüm sağlık ordumuza teşekkür etmek yetmez, şehit düşen doktorlarımızın ve sağlık ekibimizin geride kalan yakınlarına, evlatlarına sahip çıkmak vicdan borcumuzdur. İnsanlık borcumuzdur.

Evlerimizde otururken her şeyi enine boyuna düşünelim. Ne olduk değil, daha neler olacağız. Bilime, doğaya, adaletli ve vicdanlı olmaya öncelik verelim dünyanın efendisi biziz diye kibirlenmeyelim. Ateş düştüğü yeri yakmıyor, dünyayı kavuruyor. Bu felaketten ders almaz isek daha çok acı çekeceğiz. Corona denilen düşman erkek mi dişi mi belli değil. Dişi ise erkeği gelir, erkek ise dişisi gelir. Aydın Zeybeği eşliğinde evlenip üreyip çoğalırsa işte o zaman kaçacak delik bulamayız. Asıl pandomin o zaman kopar.