Türkiye'de ilk tespit edilen COVID-19 vakası Sağlık Bakanlığı tarafından 10 Mart 2020'de açıklandı. Virüse bağlı ilk ölüm ise 15 Mart 2020 tarihinde gerçekleşti. 01.04.2020 tarihi itibarıyla yapılan açıklama ile korona virüs vakalarının tüm ülkeye yayıldığı açıklandı. Hem ülkemizde hem de Dünya çapında salgın tehdidi karşısında tüm devletler ve şirketler sert önlemler almak zorunda kaldılar. Okulların kapatılması, sokağa çıkma yasakları, seyahat yasakları, birçok devlet kurumunda ve özel sektördeki firmalarda esnek çalışma döneminin başlatılması gibi salgın tehdidine karşı alınan haklı tedbirler kapsamında sosyal ve ekonomik hayat birçok alanda durma noktasına geldi. Salgın sürecinde Covid-19 vakalarında görülmeye başlanan düşüş ile birlikte kontrollü sosyal hayata geçilmesine yönelik kararlar kapsamında normalleşmeye dönük çabalar devam etmekte ise de hem sosyal ve hem de ekonomik hayattaki salgın etkilerinin uzun bir süre daha devam edeceği öngörülmektedir. 

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve HSYK kararları doğrultusunda Mart ayından bu yana Mahkemeler nezdinde acil sayılan işlemler dışında duruşmalar yapılmamakta, icra takip işlemleri de gerçekleştirilmemektedir. Şu an itibarıyla 15.06.2020 olarak belirlenmiş olan sürenin gelmesi ile birlikte normal sürece geri dönüldüğünde; salgın dönemine ilişkin birçok yeni ihtilafın da Adli Sürece dâhil olacağı öngörülmektedir. Bu doğrultuda hem vatandaşların hem de ticari faaliyet gösteren tüm firmaların pandemi süreci öncesinde akdetmiş bulundukları sözleşmelerdeki yükümlülüklerini ve karşı taraftan kendilerine yönelecek talepleri, hukukumuzda mevcut mücbir sebep ilkeleri kapsamında incelemek gerekecektir.

Mücbir sebep kavramı, hukukta görevin, taahhüdün ve sorumluluğun yerine getirilmesine engel teşkil edebilecek nitelikte bulunan ölüm, iflas, hastalık, tutukluluk ve buna benzer hallerdir. 'Mücbir sebep' kavramı hukukun temel kavramlarından birisidir ve hukukun hemen hemen bütün dallarında uygulaması görülmektedir. Yüksek Mahkememiz olan Yargıtay tarafından Mücbir sebep; borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı koyulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır şeklinde tanımlanmaktadır. Bu noktada Dünya Sağlık Örgütünce pandemi olarak kabul edilmiş olan koronavirüsün mücbir sebep olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği önem arz etmektedir. Bu noktada her ihtilafın kendine özgü somut vakaları önem arz etmekle birlikte genel anlamda salgın hastalık hem Yüksek Mahkememiz uygulamalarında hem de kanunlarımız kapsamında mücbir sebep olarak kabul edilebilmektedir.

Mücbir sebep sürekli veya geçici olarak meydana gelebilmektedir.  Mücbir sebebin süreklilik arz etmesi halinde borcun ifa edilmesi imkansızlaşmış olmaktadır. Böyle bir durumda borçlunun borcu sona erer ve sözleşme ilişkisi ortadan kaldırılır. Borçlu, kendisine kusur izafe edilemeyecek bir nedenle borcunu ödeyemediğinden yahut yerine getiremediğinden dolayı bir tazminat sorumluluğu altına girmez. Mücbir sebep eğer geçici bir neden yaratmış ise mücbir sebep teşkil eden olay devam ettiği sürece borcun yerine getirilmesinin ertelenmesi gündeme gelecektir. Bu durumda sözleşme hükümleri devam etmekle birlikte borcun ifası mücbir sebebin ortadan kalkmasına kadar talep edilemez hale gelecektir. Mücbir sebebin ortadan kalkması ile birlikte borçlu borcunu ödemek zorundadır ancak bu durumda borçlu, borcunu geç ödemesinden dolayı karşı taraf için oluşmuş olan zararları karşılamak zorunda değildir.

Her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varmak gerekmekte ise de genel olarak salgın sürecinin getirdiği zorunlu şartlar kapsamında vatandaşlar ile ticari işletmelerin hem borç hem de alacakları yönünden mücbir sebebe dayanabilecekleri bir döneme girilmiş bulunmaktadır. Bu doğrultuda; kiralama, satış, alacak, hizmet, eğitim, taahhüt, işçi-işveren v.s birçok alanda ki sözleşmelerde sorunların gündeme geleceği düşünüldüğünde sözleşme taraflarının var olan sözleşmelerini şimdiden gözden geçirmeleri, sözleşme hükümlerinin yeni şartlara uygun hale getirilmesi yönünde görüşmeler ve tadil işlemlerini yapmaları, karşılıklı olarak edimlerin yerine getirilmesinde yaşanabilecek güçlükleri en kısa sürede karşı tarafa bildirerek gerekli tedbirlerin alınması sağlanmaları önem kazanmaktadır.

Salgın dönemini yaşamakta olduğumuz bugünlerde sürecin ekonomik hayatımıza getirdiği koşulları, alacak-borç ilişkilerini doğuran sözleşmelere mücbir sebep etkisi yönünden kısa bir özet şeklinde incelemeye çalıştık. Bir an önce (belki o günlerde farkında olamadığımız) huzurlu ve normal günlerimize dönebilmek dileklerimle, sağlıcakla kalın.