“Eski şair şiirin kendisiyle bittiğini, genç şair ise kendisiyle başladığını düşünürmüş”. İşte bizim kuşağımızı da düşünürsek, sanki dünyanın kuruluşundan bu yana tüm aksiliklerin hep bizi bulduğunu sanıyorduk. Ta ki Mart ayında büyük salgın ile yüzleşene kadar! Bu dönem bizi özümüze dönüşe zorladı. Evlerde ekmek yapılan, mutfaklardan mis kokuların yükseldiği, yaratıcı ev aktivitelerinin, hobilerin yeniden keşfedilmeye başlandığı, tozlu arşivlerde bulunan fotoğraf albümlerinde anılara dalıp gidilen, ‘bir gün nasılsa görürüz’ dediğimiz ama hep ertelenen dost ziyaretlerini görüntülü sohbetlerle yaptığımız günleri yaşadık.

Bu zamandan sonra anladık ki 2020 Mart’ı önemli bir milat hepimiz için. Hazıra alıştığımız ve bundan “mutluymuş gibi göründüğümüz” zamanları yavaş yavaş geride bıraktık. Çocukluğumuzda, ekonomik durum ne olursa olsun, ayda bir gidilen restoranlara haftada 3-4 kez gitmeye, yılda bir kez yapılan yurtdışı seyahatlerine ayda bir gitmeye, zevklerimize yapılan harcamaları kontrol edememeye başlamıştık. Bir temel gıda marketi işletmecisi olarak, salgın zamanında insanların sepetlerine nelerin girmeye başladığını ve hangi alışkanlıkların salgın sonrasında da yer etmeye başladığını gözlemlediğimde, aslında hepimizin elinde bu yeteneklerin var olduğunu ama yapma alışkanlığımızı yitirdiğimizi ancak salgından sonra her şeyin ciddi anlamda olumluya dönüştüğünü söyleyebilirim.

Günümüzün ekonomik tükenmişliğini ve bizi bekleyen süreci de göz önüne alırsak öze dönüşe devam etmeliyiz. Mutfaklarda tencerelerimizi artık sadece sağlık için değil, tasarruf için de kaynatmalıyız. Evimizde başlayan tasarruf hareketini işyerlerimize taşımalı, çocukluğumuzda okullarda ve kurumlarda yazdığı gibi lamba anahtarlarının altına “Gereksizse söndürünüz” yazılarını asmalıyız. Çünkü deniz bitmek üzere!

Ülkedeki spor faaliyetinden,  sanatsal aktivitelere kadar her alanda küçülmeye gitmek zorundayız. Çok değil 3-5 yıl evvel 90-100 milyon avro maliyetlerle oluşturulan futbol takımları, şimdi şimdi 30 milyon avrolara çekilmek durumunda kaldı. Geceliğinde 100 bin lira kazanan ve burnundan kıl aldırmayan sanatçılar, kaşelerinde indirime gitmek durumunda kaldı. Uzun ve sert bir tasarruf planı ile geleceği çocuklarımıza daha parlak bir şekilde hazırlayabiliriz. Atalarımızın dediği gibi “işten değil dişten artar”.

Yazıma son verirken bize kendimizi bu köşede ifade etmemiz için imkan tanıyan Aydın Kulis ailesine, fikri ortaya çıkartan yönetim kurulu başkanımız F. Utku UYANIK ’a ve sabredip okuduğunuz için siz değerli okurlara teşekkür ederim.