Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vurmuş, sosyal ve kültürel bir kuruluş  olan Türk Ocakları, Osmanlı Devleti’nin karmaşık  yapısı içinde bir tepki ve kendini bulma akımı olarak şekillenen Türkçülük-Türk milliyetçiliği fikrinin gelişerek II. Meşrutiyet’in zengin düşünce atmosferi içinde teşkilatlanması ile ortaya çıkan bir cemiyettir.

Türk Ocağı resmen 25 Mart 1912'de kurulmuştur. Fakat onun kuruluşuna ilişkin çalışmalar 1911 yılında başlayıp gelişmiştir. Bu bakımdan onu 108 yıllık bir "gönüllüler kurumu" olarak niteleyebiliriz.

Türk Ocağı'nın kuruluşu diğer derneklerden farklı olmuştur. O üç-beş kişinin bir araya gelerek oluşturduğu sıradan bir kuruluş değildir. Bir gençlik girişiminin somutlaştırdığı bir oluşumdur.

Milliyetçi bir çok aydının kafasını durmadan meşgul  eden milletin ve devletin geleceği düşüncesinin ilk önemli kıvılcımı zamanın Askeri Tıbbiye Mektebi'nde parladı. Bir yandan hekimlik öğrenimi görürken bir yandan da yurt ve millet sorunları ile ilgilenen 190 Askeri Tıbbiye öğrencisi, bu sorunların çözümü ile uğraşacak bir "gönüllüler kuruluşu" oluşturulmasına yönelik görüş alış verişini sağlamak için bir toplantı düzenleme girişiminde bulundu. 24 Mayıs 1911'de başta dönemin ünlü Türkçüleri olmak üzere, bir çok tanınmış şair, edip, bilim ve düşünce adamına mektuplar yazdılar ve 21 kişilik de bir girişimciler kurulu oluşturdular.

Toplum katmanlarının ilgisini de çekmek gerekirdi. Fakat Osmanlı devletinin temelini oluşturan Türk toplumu milli kimliğinden habersiz yaşıyor, bundan dolayı ayrılıkçı davranış ve eylemlere gereken tepkiyi gösteremiyordu. Öyleyse ona kimliğini ve benliğini tanıtacak, milli duygularını canlandırıp harekete geçirecek çalışmalar yapılmalıydı. Bu da ancak milli bilinci güçlü, yurtsever aydınların çabaları ve çalışmaları ile mümkün olabilirdi. Böyle aydınların bir "gönüllüler kuruluşu"nun çatısı altında bir araya gelerek gönüllerini ve güçlerini birleştirmeleri, Türk toplumunu bilinçlendirmek için gerekli tedbirleri ve yöntemleri düşünmeleri, bunu gerçekleştirecek sistemli çalışmaları planlamaları, sonra da onları uygulamaya, hayata geçirmeleri gerekli idi.

Bu şartlarda kurulan  Türk Ocaklarının amacı, 1912 tarihli Nizamnamesi’nin 2. maddesine göre: “… akvam-ı İslamîye’nin bir rükn-ü mühimi olan Türklerin millî ve ilmî, içtimaî, iktisadî seviyelerinin terakkî ve ilâsıyla Türk ırk ve dilinin kemaline çalışmaktır” şeklinde ifade edilmiştir.

Türk Ocağı bir yandan İstanbul'daki merkezinde faaliyet gösterirken bir yandan da, başta İzmir'de olmak üzere, belli başlı şehirlerde şubeler açarak çalışmalarını yaymağa girişir. Şube sayısı 1916'da 25'e, 1919'da 35'e yükselir. Fakat o yıldan başlayarak, Sevr Anlaşması uyarınca Osmanlı yurdunu işgal etmeğe başlayan istilacı güçler, halkı onlara karşı koymaya özendiren, açık hava toplantıları (Fatih ve Sultanahmet mitingleri), vb. düzenleyerek halkın milli duygularını harekete geçirmeğe çalışan Türk Ocaklarını, başta İstanbul'daki merkezi olmak üzere, basmağa ve kapatmağa başlarlar. Bazı üst yöneticilerini Malta'ya sürerler. Zaten Ocağın genç üyelerinin çoğu, istilacılara karşı açılan kurtuluş mücadelesine katılmak üzere kurulan oluşumlara katılmaya başlarlar. Milli Mücadele ve sonrasında Cumhuriyetin kuruluşunda Mustafa Kemal’in yanındadırlar.

1990’ların başında komünizmin yıkılması ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlığını kazanması Türk milletinin önünde yeni ufuklar açarken, kuruluşundan itibaren ister kültürel, ister siyasî anlamda ele alınsın, bütün Türklerin meseleleri ile ilgilenen, onların bağımsızlığını ve yücelmesini savunan Türk Ocaklarının bir anlamda kızıl elması gerçekleşmiştir.

Türk Ocakları kuruluşundan itibaren günlük siyasî çekişmelerin dışında kalmaya büyük çaba sarf ederek faaliyetlerini Türkiye ve Türk dünyasının millî meseleleri üzerinde yoğunlaştırmıştır. Türk Ocakları günlük politikanın içine ve doğrudan herhangi bir siyasi partinin kontrolüne girmeden bağımsız yapısını muhafaza etmeye büyük gayret göstermiştir.

107.yılında Türk Ocakları Türkiye ve Türk dünyasının meseleleri hakkında fikir üreten, temel millî konularda kamuoyunu aydınlatan, siyaset dışında kalmayı başarabilen, Türkiye’nin en uzun ömürlü sivil toplum kuruluşudur.