“Ne en güçlü olan canlı türü hayatta kalır, ne de en zeki olan... Değişime en çok adapte olabilendir, hayatta kalan. “

Charles Darwin

İkinci Dünya Savaşından bu yana yaşanılan en büyük kriz olarak adlandırılan bir döneme hepimiz tanıklık ediyoruz. Bir virüs geldi ve bütün Dünya`yı etkisi altına aldı. Güçlü- zayıf demeden tüm devletler, büyük- küçük demeden tüm şirketler, zengin- fakir demeden tüm insanlar bu küçücük virüs karşısında çaresiz kaldılar.

Bendeniz siz değerli okuyucularla iş insanlarının işlerini yönetirken bu dönemde neler yaptıklarını, gözlemlediğim kadarı ile paylaşacağım. Buradaki bilgilerin tamamının benim gördüğüm başarılı örneklerle ilgili olduğunu ve doğrunun bir tane olmadığını, şartlara ve zamana göre değişebileceğini hatırlatmak isterim.

Öncelikle Türk iş insanlarının geçmişten bu yana krizlere karşı hazırlıklı olduğunu ve bir kriz karşısında hızlı hareket edebildiğini bir kez daha gördüm. Önceden sezinleyebilmek ve karar alabilmek kriz dönemlerinde büyük önem taşıyor. Kısa sürede yerli üreticilerin, üretim hatlarında solunum cihazı üretebildiklerine, tekstil firmalarının maske üretimine geçtiğine şahit olduk.

Orta ve uzun vadeden çok kısa vadeli aksiyonların alınmasının ne kadar hayati öneme sahip olduğunu hep birlikte gördük. Mississippi Nehri kaptanları, gemilerinin sonunda Meksika Körfezi’ ne varacağını bilirler, ancak buraya varabilmeleri için önceliklerinin önlerindeki engelleri aşmanın olduğunu da bilirler. Kısacası bilinmezlikler içinde kısa vadeli manevralar gerekecektir.

Diğer adım ise dijitalleşmenin bu dönemde ne kadar önemli olduğunu gördük. Gerek yetkinlik gerek alt yapı olarak hazırlıksız yakalananlar, işin yönetiminde geriye düştüler. Aslında dijitalleşme son 4 yıldır ben geliyorum diyordu. Bu da gösteriyor ki krize hazırlıklı olmak için modern çağın getirdiği yeniliklere zamanında geçmek için vakit kaybetmemeliyiz.

En kritik konu başlığı ise nakit akışıdır, kimimize göre yedek akçe. Kriz anında ne denli hayati bir öneme sahip olduğunu bu dönemde bir kez daha gördük. Bu konuda rahmetli Üzeyir Garih’ in sözlerini anımsatmak isterim: “Biz iş insanları elinde üç top oynayan cambazlar gibiyiz. Bu topun iki tanesi lastik ki bunlar satış ve kar, biri de camdan kristal bir toptur bu da nakit akıştır. Lastik toplar düşer ve yükselir ama kristal top bir kez düştü mü kırılır ve oyun biter.”

Ve yine her bir kriz kendi fırsatlarını oluşturuyor yaşandığı dönemde. Evet hizmet sektörleri büyük yara aldı fakat kimya, ilaç, IT ve gıda sektörleri büyüyen sektörler oldu. Birçok B2C kanalının bu dönemde evrim geçirdiğine şahit olduk.

Aslında tüm anlatmaya çalıştıklarımın özünde, değişen olaylar karşısında değişimlere karşı ne kadar hem hazırlıklıyız hem de nasıl adapte olabiliyoruz, bunu aktarmaktı. Sürdürülebilirlik için değişime çabuk adapte olabilmek hayatımızın olmazsa olmazı.

Son olarak şirketlere göre hareket kabiliyeti, organizasyonel yapılarından dolayı yavaş olan tüm STK`lar ve Kamu Kurumlarımız, Dünya`daki birçok ülkeye göre başarılı adımlar attılar ve çözümler getirdiler. Bu noktada ülke için emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. En kısa sürede sosyal günlerimize kavuşmak dileği ile.

Güvende kalın, sağlıkla kalın...