Zaman zaman dil ucuyla gündeme getirilen ama hep ‘yerel gazeteler yaşasın’ sloganıyla noktalanan bir tartışmadan söz ediyoruz.

Cuma günü Gazeteci Cüneyt Özdemir sosyal medya hesabından bazı paylaşımlar yapınca, yine gündem oldu.

Özdemir 3 tweetinde şöyle diyordu:

“Basın İlan Kurumu çağın gerisinde kalmış bir kurum... Ya hemen kapatılmalı ya da hemen yapılandırılmalı... Ama hemen!”

“Korkunç şeyler duyuyorum. 'Yerel Basın' adı altında yüzlerce uyduruk gazeteler, tirajı abartılan denetlenmeyen ulusal gazetelere devlet milyarlarca ilan veriyor. Sayın @fahrettinaltun bu nedir?  Bu tiyatro, kandırmaca, artık adına ne derseniz deyin bu 'düzen' ne zaman bitecek?”

“Günün birinde BASIN İLAN KURUMU adlı demode kurumu da tartışmanın zamanı gelecek mi? Dünya dijitale geçerken basılı ve yandaş kurumları finanse eden, çağın gerisindeki bu devlet arpalığını kim konuşacak? Kimdir bunun sorumlusu? Bu 'düzen' böyle geldi diye böyle mi gidecek!”

KAPATILMASIN, GÜÇLENDİRİLSİN

Basın İlan Kurumu bu paylaşımlara tepki gösterdi. Elbette haklı olduğu yerler vardı.

Ancak ben diyorum ki “Özdemir bu paylaşımları iyi ki yaptı da esas sorunumuz gündem oldu”.

Hayır, ben Cüneyt Özdemir gibi ‘BİK arpalık olmuş, hemen kapatılmalı’ noktasında değilim.

Paylaşımının esasına katılmamakla birlikte, Basın İlan Kurumu’nun işleyişinin ve yerel basının bugününün tartışmaya açılmasını oldukça faydalı buluyorum.

BİK’in kapatılmaması, aksine güçlendirilmesi, kuralların daha da sıkı uygulanması gerektiği kanaatindeyim.

Basın İlan Kurumu, günümüz koşullarına ayak uydurduğu, günün, hatta geleceğin ihtiyaçlarına yanıt verecek duruma geldiğinde, basında kaotik oluşumların önüne geçecek yegane kurumdur.

Ancak gerekli düzenlemelerin yapılması da hayati bir ihtiyaçtır.

YEREL GAZETELER YAŞAMASIN MI?

Günlük bir gazetenin matbaa, dağıtım vb. giderlerini biliyoruz.

Resmi ilan ücretleri olmadığı takdirde günlük gazetelerin ne kadar zorlanacağını, çok sayıda meslektaşımızın işsiz kalacağını da biliyoruz.

Ağırlığını internet yayıncılığına veren, 15 günde bir matbu yayımlanan bir gazetenin sahibi olarak, günlük gazetelerin aldığı resmi ilan ücretlerine göz dikmeyeceğim.

Zaten günümüzün sorunu bu değil.

Evet, dijitalleşen dünyada basın sektörünün sürekli matbaaya mecbur bırakılması bir sorundur.

Ama en önemli sorun, haberden kazandığı ekmek dışında boğazından tek lokma geçmeyen gazeteciler mesleki sorunlarla boğuşurken, birilerinin bu işin kaymağını yemesidir.

Sonradan olma, başka meslekten aşırma, yazarlıktan devşirme simalar, basın sektörüne sülük gibi yerleşmedi mi?

Allah aşkına, hayatında tek cümle haber yazmamış insanlar piyasada ‘gazeteci’ sıfatıyla dolaşmıyor mu?

Her yeni günde, Türkçeyi bile doğru düzgün konuşamayan, keyfi estiğinde haber güncelleyen, hasbelkader iki cümle yazıp kendi yazdığı yazıyı bile okuyamayan kişilerin başında olduğu yeni bir internet sitesi yayın hayatına başlamıyor mu?

Bu durum tam da ‘uyduruk’ kelimesine karşılık gelmiyor mu?

Hal böyleyken, günlük gazetelerin aldığı resmi ilanları, Basın İlan Kurumu’nun hakkaniyetini tartışmak zor.

Peki, neyi tartışalım?

Basın İlan Kurumu’nun yapısını tartışalım ve dijital dünyaya göre güncelleyelim.

Dijital yayın organlarına nasıl nitelik kazandırırızı tartışalım.

Haftalık, 15 günlük ya da aylık gazeteler nasıl ve neden pıtrak gibi artıyor, bunu tartışalım.

Tabi, Basın İlan Kurumu ‘arpalık’ sözüne tepki gösterecektir ama biz gazeteciler olarak ‘uyduruk gazeteler’ sözüne yanıt verebiliyor muyuz? Bunu tartışalım.

Cüneyt Özdemir’in sesine kulak verme zamanı bence de geldi.

Her söylediğine katılmayabiliriz ama oturup enine boyuna tartışmalıyız.

Sizce de öyle değil mi Sayın Fahrettin Altun?