Geçen Ekim’de fizibilite çalışmaları başlayan proje, 2022’nin ortasında ete kemiğe bürünecek. Avrupa Birliği’nin desteklediği proje ile kamuya ve şahıslara ait 6 bin konut, jeotermal enerji ile ısıtılacak. Proje ile Çaldıran’da ısınma maliyetlerinin %65 oranında azaltılması hedefleniyor.

Hem jeotermal enerji ile ilgili görüşleri hem de Van’ın Çaldıran ilçesindeki projeyi, GMK Enerji’nin kurucusu Murat Karadaş’la konuştuk.

Naci Eriş: Sizi ve GMK Enerji’yi tanıyabilir miyiz?

Murat Karadaş: Ben Makine Mühendisiyim, Enerji Yüksek Mühendisiyim, aynı zamanda bu alanda doktoramı tamamlamak üzereyim. Yani hem mesleki hem akademik yaşamımı tamamen jeotermal enerji ve bunun bilimsel çalışmaları üzerine vakfettim. Makine Mühendisliğinden mezun olduktan sonra çok kısa bir süre otomotiv sektöründe çalıştım. Yaklaşık 12 yıldır jeotermal enerji sektöründe çalışıyorum. Jeotermal enerji sektörüne başladığım dönem, aslında sektörün elektrik üretimine evrildiği döneme denk geliyor. Bu sebeple, hem çalışırken yüksek lisans ve doktoramı yaptım hem de sektörün ilkleri ile karşılaştım. Bir yandan kendimi yetiştirirken diğer yandan jeotermal enerji ile ilgili hem sektöre hem ülkemize katkı koyabilme anlamında büyük gelişmeler yaşadık. 2015 yılından itibaren kendi firmamızla sektörde hizmet vermeye başladık. 2017 yılından itibaren Aydın'da GMK Enerji firmasını kurduk. GMK Enerji eşim Gülcan Karadaş’la beraber kurduğumuz bir şirket. GMK Enerji’de 20 mühendisten oluşan bir ekibimiz var ve bu mühendislerin her biri farklı anabilim dallarında uzman. Jeoloji Mühendisliği, Jeofizik, Jeokimya, Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği, Kimya Mühendisliğinden tutun da Makine, Elektrik, İnşaat, Uzay ve Uçak Mühendisine, Ziraat Mühendisine kadar farklı alanlarda birçok arkadaşımızı istihdam etmekteyiz.

Jeotermal elektrik santralleri, Jeotermal seralar, meyve sebze kurutma tesisleri, şehir bölge ısıtma testlerinin tamamına, projelendirmeden başlayarak işin mühendisliği, müşavirliği, kuyular kısmında kuyu testleri, rezervuar testleri ve kapasitelerin belirlenmesi, banka raporlarının yazılması, fizibilitelerinin hazırlanması ve bunların kurulumu ile ilgili müteahhitlik hizmetleri konusunda sektöre destek veren bir şirketiz.

Naci Eriş: Sadece Aydın’da mı hizmet veriyorsunuz, farklı illerde çalışmanız var mı?

Murat Karadaş: Türkiye'nin her yerinde işler yapmakla birlikte özellikle Aydın, Manisa, Denizli bölgesinde yoğunuz. Zaten keşfi yapılmış yüksek potansiyelli jeotermal kaynaklar ve yatırımlar da bu bölgede yoğun. Tekirdağ'da da yeni yapılan jeotermal keşiflerde çalışıyoruz. Türkiye'nin en doğusu olan Ağrı'da, Van'da da, İç Anadolu’da Aksaray'da, Niğde ve Nevşehir’de çalışmalar yapıyoruz. Aynı zamanda yurtdışında da çalışmalar yapmaktayız. Afrika'da Kenya’da ve Endonezya'da hizmetler veriyoruz. Ermenistan'ın Dünya Bankası ile bir jeotermal projesinde yer aldık. Aynı şekilde Avrupa'da birkaç projeye hizmet vermekteyiz.

Naci Eriş: Jeotermal sadece Aydın’ı ilgilendiren bir konu mu? Örneğin Ağrı’dan bahsettiniz. O illerde böyle bir potansiyel var mı?

Murat Karadaş: Aydın'da ve Denizli bölgesinde jeotermalin daha yoğun olmasının temel sebebi, 1950'li yılların sonundan beri Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü’nün bu bölgede arama ve sondaj çalışmaları yapması ve yatırımlarını bu bölgeye yoğunlaştırması. Mesela Buharkent tarafındaki Kızıldere Jeotermal Elektrik Santrali, 1984 yılında devreye alınmış olup; arama kuyuları 1950'lerin sonunda açılmış. Aydın'da açılan Türkiye'deki ilk özel jeotermal santral olan Salavatlı’daki Jeotermal Santralın kuyuları 1980'lerin sonlarında MTA tarafından açılmış ve santral özel bir girişimci tarafından 2006 yılında devreye alınmış. Yani MTA tüm imkanlarını Batı Ege Bölgesine yoğunlaştırdığı için jeotermal sadece burada varmış gibi düşünüyoruz. Oysa jeotermal enerji açısından Türkiye oldukça zengin bir ülke. Sadece elektriksel anlamda, bugün Türkiye'de kurulu 1.650 megavatın biraz üzerinde santral var. 1650 megavatın yaklaşık bin megavatı Aydın bölgesinde. Fakat Türkiye'nin elektriksel potansiyeli konvansiyonel metotlarla 5 bin megavatın üzerinde hesap edilmektedir. Özellikle İç Anadolu ve Doğu Anadolu'daki henüz bakir olan veya yeni keşfedilmekte olan kaynaklar söz konusu. Bu bölgelerdeki az sayıdaki kuyuda, çok yüksek derecelerde su bulunuyor.

Aslında potansiyelinden kaynaklı olarak yatırımlar git gide İç Anadolu’ya ve Doğu Anadolu’ya doğru kaymakta. Aydın’daki jeotermal yapının oluşmasının sebebi tektonizma, yani depremsellik. Fakat İç ve Doğu Anadolu’daki jeotermallerin çoğu volkanik hareketlerle oluşmuş. Nemrut Dağı, Ağrı Dağı, Hasan Dağı, Erciyes Dağı gibi genç volkan olarak tanımladığımız volkanik dağlar, asıl ısıl kaynağı oluşturmaktadır.

Naci Eriş: Jeotermallerin Aydın’daki tarım arazilerini yok ettiğine yönelik eleştiriler var. Siz ne diyorsunuz?

Murat Karadaş: Aydın'daki çoğu jeotermal yatırım, elektrik santralleri üzerine. Fakat pek bilinmeyen bir şey var. Şu an Aydın Valiliği tarafından Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sera Bölgeleri kuruluyor. Çok verimli olmayan bir kamu arazisinde, ilk başta 500 dönüm, daha sonra bin dönüme kadar çıkabilecek bir Organize Sera bölgesi oluşturuluyor. Bu seranın ısıtması jeotermal enerji ile yapılacak.

Biliyorsunuz dünyada elektrik kaynaklarına ihtiyacımız var. Yani şu an herkesin elinde çok büyük cep telefonları var ve günlük şarj etmeden o cep telefonlarıyla hayatımızı sürdürmemiz mümkün değil. Hatta bugün fosil yakıtlardan uzaklaşmaya çalışırken, ileride elektrikli arabalarımızı şarj istasyonlarında şarj edecek potansiyele doğru gideceğiz.

Avrupa Birliği'nin 2050 yılına kadar karbon emisyonunu sıfıra düşürmek gibi bir hedefi var. Bu sebeple fosil yakıt kullanım alanını düşürmek amacıyla birçok planları var. Burada Avrupa’nın en çok önemsediği kaynaklardan bir tanesi jeotermal enerji. Fakat Avrupa'da baş tacı yapılan jeotermal enerji, Türkiye'de ne yazık ki ayakaltına alınmış durumda. Burada yatırımcıların geçmişte yapılan hatalarından kaynaklanan problemler de söz konusu fakat tartışmayı bilimsel temelden uzaklaştırıp propaganda haline getiren siyasilerden kaynaklanan problem daha fazla. Vatandaşın da sadece siyasi söylemleri dinlemesinden kaynaklanan problemler söz konusu.

Kullanabileceğimiz temiz, yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları belli. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, hidro enerji, biyo yakıtlar ve jeotermal enerji.

100 megavatlık bir Güneş Enerjisi Santrali (GES) için bin 500 dönüm arazi kullanılması gerekiyor. Burada üretebileceğiniz yıllık elektrik ortalaması 18 megavat. Çünkü gece güneş yok. Sabah ve akşama doğru bu ortalama düşüyor.

100 megavatlık bir rüzgar santrali ise ortalama bin dönümlük bir araziye yayılıyor. Santral iyi rüzgar alan bir bölgedeyse yıllık ortalama 33 megavat elektrik üretebiliyor.

100 megavatlık bir jeotermal elektrik santrali ise kuyularıyla beraber maksimum 70-80 dönüm civarında alanı kaplıyor. Çünkü yönlü kuyu teknolojisiyle beraber, tarım alanlarının kullanımı iyice azaltıldı. Bugün Germencik’te gördüğünüz çoğu santralde bu teknoloji kullanılıyor. Peki, 100 megavatlık bir tesisin yıllık elektrik satışı ne kadar? 97 megavat! Yani neredeyse kurulu gücü kadar elektrik satabiliyor.

Peki sizce hangisi tarım alanlarını daha fazla yok ediyor?

Hiçbir kötü uygulamanın asla savunucusu olamayız.

Fakat Aydın’da karşı olunan ve yanlış olduğu söylenen şeylerin birçoğu, bundan 6-7 yıl önce bitirildi. O sorunlar çözülmüş, yanlışlardan dönülmüş, yatırımcılar ciddi yaptırımlarla karşılaşmış.

Aydın’da veya Batı Ege’de en büyük problem şu. Jeotermal sahalar ihale edilirken, yerli elektrik üretimi ile enerjide dışa bağımlılığın ortadan kaldırılması, bölgesel istihdam ile ekonomiye destek hedeflenmiş ancak sosyal kalkınma istihdam dışında hesaba katılmamış. Evet, burada bir yer altı zenginliği var. Vatandaşın bu zenginlikten paydaş olarak faydalanması gerekir. Vatandaş ucuza ısınamıyor. Elektrik bakımından, İstanbul’daki bir vatandaşla aynı parayı ödüyor. Görsel olarak, jeotermal akışkanın taşındığı boruları görüp tedirginlik yaşayıp korkuyor olabilir. Hidrojen sülfür kokusuna maruz kalıyor fakat bu kokunun yok edilmesi için de yeni teknolojiler deneniyor ve devletin bu konuda kesin kuralları var.

Bugün jeotermal, her türlü günahın eritildiği bir pota haline geldi. Dünyadaki örnekleri görmeden, “Türkiye’de yanlış yapılıyor” deniyor. Hidrojen sülfür kokusu, insanların koku konforunu ortadan kaldırıyor ve elemine edilmesi gerek. Çok haklı bir gerekçe. Şuan tüm firmalar devletin tanıdığı süre içerisinde bu kokuya neden olan gazı ortadan kaldırmak için çabalıyorlar. Fakat bence, Aydın halkının talep etmesi gereken önemli bir şey daha var. “Neden biz bu kaynakla ucuza ısınmıyoruz. Her yıl döviz kurunun artışı ve doğalgaz fiyatlarının artışı nedeniyle, yılda 4-5 kere zamlanan bir yakıt türü kullanırken ve bu yakıtın çevreci hiçbir yanı yokken, biz jeotermal enerjiyle neden ucuza ısınmıyoruz?” demeleri gerekir. Balçova’da jeotermalle 38 bin, Afyon’da 30 bin konut ısıtılıyor. Ancak bu arz/talep meselesi. Önce halkın istemesi lazım.

Naci Eriş: Firmanız Van’ın Çaldıran ilçesinin ısıtılması projesi üzerinde çalışıyor. Bu projeyi anlatır mısınız bize?

Murat Karadaş: GMK Enerji olarak, Avrupa Birliği projeleri de yapıyoruz. Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı’nın, Avrupa Birliği finansmanıyla yürütmekte olduğu Belediyeler ve Üniversiteler için Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Teknik Destek Projesi (YEVDES) kapsamında hem eğitimler veriyoruz hem de jeotermal enerji ile ilgili bölgesel ısıtma ve soğutma projeleri yapıyoruz.

Bu kapsamda, ilk önce, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün jeotermal enerji ile hem ısıtılması hem soğutulması projesini yaptık. Bunun üzerine, Bakanlıktan Türkiye’nin en soğuk ilçesinin ısıtma projesinin de tarafımızdan yapılması talep edildi. Türkiye’nin en soğuk ilçesi Van’ın Çaldıran ilçesiymiş. Biz ekibimizle birlikte Van’ın Çaldıran ilçesine gittik, belediye başkanı ile görüştük. Bu bir AB projesi ve tamamen AB tarafından finanse ediliyor. İlçeye doğalgaz yeni gelmiş ancak bütün binalarda kullanılmıyor. 6 bin konut eşdeğeri ısıtma projesi başlattık. Hem kamu binalarının hem de vatandaşlara ait konutların ısıtılmasını sağlayacak. Şu anda ekibimiz tüm mekanik, elektrik, inşaat projelerini yapıyor. Daha sonra kurulum aşamasına geçeceğiz. Bu projeye ekim ayında başladık, 2022’nin ortasına kadar devam edecek gibi görünüyor. Fizibilite çalışmalarını bu yılın sonunda bitirmiş oluruz. Ama detay projeler 2022’nin ortasında tamamlanmış olacak.

Türkiye’nin en soğuk ilçesi olduğu için, 100 metrekare bir konutta 4 ton ile 6 ton arası kömür yakılıyor. Çok ciddi bir ısıtma ihtiyacı söz konusu. Bölgedeki jeotermal kaynaklar ise 60 derece ile 90 derece arasında. Hem belediye hem halk bu şekilde ucuza ısınmayı çok istiyor. Yakılan toplam kömür miktarını dikkate aldığımızda jeotermal ile ısıtma projesinin çevreci yönü oldukça kıymetlidir.

Naci Eriş: Jeotermal ile ısınma ne kadar ekonomik avantaj sağlar?

Murat Karadaş: Sadece yakıt maliyetine baktığımız zaman, jeotermal ısınma kömürün üçte biri, doğalgazın en az yarısı kadar tasarruf sağlar. Bin kilokalorilik ısınma elde edebilmek için jeotermalin iki katı ödüyorsunuz doğalgazda, kömürde de 3 katı ödüyorsunuz.

Naci Eriş: Türkiye’nin en batısındaki bir firma olarak, en doğusuna hizmet vermek ilginç bir deneyim olsa gerek.

Murat Karadaş: GMK Enerji olarak hem Avrupa Birliği tarafından desteklenen uluslararası bir proje ile Türkiye’nin en soğuk ilçesini ısıtma projesini yapabiliyor olmak oldukça gurur verici bir şey. Bölge halkı yatırım yapılmasını ve jeotermal enerji ile ucuza ısınmayı çok istiyor. Gönül ister ki, burada, Aydın’da bu tarz projeleri daha fazla yapabilelim. Aydın’ın Kuyucak ilçesinde, o bölgedeki jeotermal firması ile yerel belediye anlaşarak jeotermal ile ısıtma projesini başlattı. Yine gönül ister ki, daha toplu konutların olduğu ve daha merkezi şehirleşmenin olduğu Aydın merkezde böyle bir ısıtma olsa… Birçok yerde bölgesel ısıtma projeleri yapıyoruz ama Aydın’da örnek veremiyoruz. Aydın sınırlarını geçiyoruz, Denizli’nin ilk ilçesi olan Sarayköy’de halk jeotermalle ısınıyor. Bu halkın menfaatine olan çevreci bir ısınma kaynağı. Avrupa’da Hollanda’dan Almanya’ya, İngiltere’den Macaristan’a kadar birçok ülkede jeotermal ile çevreci ısınma tercih edilmeye başladı. Bizim Aydın halkı olarak hedefimiz şu olmalı; “Evet jeotermal çevreci, yenilenebilir bir enerji kaynağı ancak her enerji kaynağı gibi çıkarıldığı sırada bazı dezavantajları olabilir. Bu dezavantajları nasıl ortadan kaldırabiliriz?” Biz dezavantajları ortadan kaldırmalıyız, jeotermali ortadan kaldırmaya yoğunlaşmamalıyız.

Son söz…

Denizli’deki jeotermal santral yatırımı olan firmalara baktığımızda, bunların yüzde 90’ı Denizlililere ait. Denizli’deki yatırımcıların, kentlerinde farklı alanlarda da yatırımları var ve binlerce kişi istihdam ediyorlar. Doğrudan o bölgenin insanı bu yatırımı yaptığında kimse karşı çıkmıyor. Fakat Aydın’da bu sahalar ihale edildiğinde Aydınlılar ilgi göstermedi. Direkt yerel bir sanayici bu yatırıma ilgi gösterseydi, Aydınlılar jeotermale bugün daha farklı bakardı. Aydın halkı şehir dışından gelen yatırımcıların Aydın’ın kaynaklarını tüketiyor algısına sahip ancak bu algı doğru değil. Bu işi çözmek istiyorsak empati yapmamız lazım. Vatandaş yatırımcıya, yatırımcı da vatandaşa empati yaparsa sorun çözülebilir. Jeotermalin elektrik üretimi dışında kullanılan alanlarının yaygınlaştırılması lazım. Örneğin Aydın Valiliği’nin yürüttüğü Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sera Bölgesi kurulduğunda 1000 dönümde çoğunluğu kadın olmak üzere 1000’in üzerinde istihdam sağlanacaktır. Büyük istihdam kaynağı olan ilave kurulacak seralarla Aydın’da 10 ay kesintisiz tarım yapılabilecektir. Ayrıca, jeotermal ile yapılacak şehir ısıtmasında vatandaşın ısıtma giderleri oldukça düşebilecektir. Termal otel yatırımları ile yaz turizmine alternatif kış turizmi de başlatılabilir. Burada vatandaşın ve Aydınlı yatırımcının talepkar olması lazım. Jeotermal enerjiye karşı argüman geliştirirken Dünya’da özellikle Avrupa’da bu yatırımların nasıl yapıldığını ve jeotermal enerjiye nasıl baktıkları incelenmesinde önem olduğunu düşünüyorum.