CHP PM Üyesi Aydın Milletvekili Bülent Tezcan yaptığı yazılı açıklamada MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’a “Devleti İmralı ile Kandil arasında postacı yapanların Sarayına kapılandıktan sonra size düşen posta hatlarındaki hasarı tamir etmek mi oldu?”dedi.

Tezcan şunları kaydetti:

“Sayın Semih Yalçın “Lozan hezimettir… Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık... Ben BOP eş başkanıyım” diyen Erdoğan’ın Sarayına kapıkulu olma siyasetini mazur gösterecek bir sebep bulamamış olacak ki, söz değil sözü söyleyen üzerinden bir çıkış aramış. Cevap neden partinin resmi sözcüsünden değil de “mazul” (azledilmiş / görevden alınmış) Bülent Tezcan’dan geldi diye soruyor. Bir kere, partinin resmi sözcüleri Semih Yalçın’ı cevaba değer bulsalardı tabii ki o düzeyde cevabını verirlerdi. Bize gelince, hiçbir “mazuliyetimiz” yok ama, madem ki bu sıfatı layık buldunuz, bilesiniz ki “saray kapısında rezil olmaktan, CHP çınarında mazul kalmak yeğdir.”

Sayın Yalçın HDP’nin yerel seçimlerde verdiği destek üzerinden CHP-PKK ilişkisi kurup sorgulamak için epey çaba harcamış. Yasal, Mecliste grubu bulunan bir partinin destek açıklamasından böyle çarpık bir ilişki üretebilme yeteneğindeki zihniyetin, HDP’yi Öcalan’ın sözleriyle terbiye etmeye çalışan Bahçeli’nin pozisyonundan üretebileceği ihanet ilişkisinin dozunu merak ediyorum. İstanbul seçimlerini kaybetme korkusu ihanet ve vatan duygunuzu oldukça değiştirmiş olacak ki, devlet eliyle terör örgütünün başından özel bir mesaj alıp alelacele yayınlayarak ya da kırmızı bültenle aranan kardeşini TRT’ye çıkarıp röportaj yaparak, onların “himayesine” sığınmakta hiçbir mahsur görmediniz. Ortada bir terör örgütü ve himaye ilişkisi varsa, ne yazık ki olsa olsa o sizin terör örgütünden himaye istek, çaba ve girişiminizdir.

Bizi “teröristlerin siyasi uzantısının sağladığı desteğin hesabını millete verme yükü” altına sokmak isterken, Genel Başkanınızın terör örgütü liderinin desteğinden ve HDP’yi terbiye etme girişiminden medet ummasının hesabını nasıl vereceğinizi de merak ediyoruz.

Devleti İmralı ile Kandil arasında postacı yapanların Sarayına kapılandıktan sonra size düşen posta hatlarındaki hasarı tamir etmek mi oldu?

Türkiye’yi dışarda ve içerde çatışma, kutuplaşma ve terör girdabının içine sokan Saray rejiminin ömrünü bir gün daha uzatma hesabıyla, kendi siyasi ikbal ve istikbalinizi birleştiren kapıkulu siyasetiniz Türkiye’de toplumsal barışı inşa etmenin önündeki en büyük engellerden birini oluşturmaktadır. Kullandığınız dil, üslup ve siyaset tarzı tam da ülkeyi bölmek isteyenlerin değirmenine su taşıyacak mahiyettedir. Kayyuma karşı çıkmayı teröre destek diye ilan ederken, sandığa tekme atmanın, halkın iradesine darbe yapmanın teröre en büyük destek olduğunun farkında değil misiniz? Ya da farkındasınız da, millet egemenliği yerine tek kişi egemenliğini oturtmaya çalışan Saray rejimine kapılanmanın gereğini mi yapıyorsunuz?

İsimlerin önündeki akademik unvanlar tarih bilgisine delalet edebilir, ancak tarih bilinci fukaralığını ortadan kaldırmaz. Cumhuriyet Halk Partisi, Genel Başkanı ve bütün kadrolarıyla, 100 yıl önce Samsun’dan Amasya’ya, Erzurum’dan Sivas’a, Ankara’dan İzmir’e bütün Türkiye’yi kucaklayan kuvayı milliye ruhunun ve milli egemenlik anlayışının bugün de en kararlı savunucusudur. Bunun en yakın ve somut örneği tek adam rejimi anayasasına karşı tutumdur. Yüz yıl önce saraydan alınıp millete verilen egemenliği milletten geri alıp tekrar saraya verme girişimine ortak olanlar, bugün Sivas kongresi ruhundan bahsedemez. Sivas kongresi ruhu tek adam rejimi anayasasına karşı millet egemenliğine sahip çıkmayı gerektirir. Saray vesayetinde siyaset bugün gözlerinizi kamaştırıyor olabilir. Ancak hiçbir vesayetin parıltısı sürekli olamaz”