2017 yılında grip şikayetiyle gittiği hastanede lösemi hastası olduğunu öğrenen 21 yaşındaki Aslı Akçay, kök hücre nakliyle (otolog) lösemiyi yendi. Kök hücre tedavisi konusunda vatandaşları bilgilendiren üniversite öğrencisi Akçay, vaktinin kalan bölümünde hastanede tedavileri süren hastaları ziyaret ediyor, lösemi hastası çocuklara manevi destek oluyor.

İncirliova ilçesinde ailesiyle yaşayan Adnan Menderes Üniversitesi  Diyaliz Teknikerliği bölümü öğrencisi Akçay, 2017 yılında grip şikayetiyle gittiği hastanede lösemi hastası olduğunu öğrendi. Uygun donör bulunamayınca geçen yıl ekim ayında kendisinden yapılan nakille zorlu tedavi sürecini atlatan Akçay, bir yandan eğitimine kaldığı yerden devam ederken bir yandan da kendisi gibi lösemi hastası çocukların yardımına koşuyor. 

Üniversitede "Maskesiz Gülücükler Topluluğu" bünyesinde maddi durumu yetersiz lösemili hastalar için yardım toplayıp kök hücre konusunda vatandaşları bilgilendiren Akçay, vaktinin kalan bölümünde de hastanede tedavileri süren hastaları ziyaret ediyor, onlarla oyunlar oynuyor, hastalığı yenme çabalarına moral desteği sunuyor. 

"HASTALIKTAN HIZLI KOŞMANIZ GEREKİYOR"

Akçay yaptığı açıklamada, hastalığı süresince moralini hep yüksek tuttuğunu söyledi. 

Hastalığın sadece kendisi için değil, ailesi ve sevenleri için de yıkıcı olduğunu anlatan Akçay, hastalığı yenmenin birinci kuralının "yılmamak" olduğunu belirtti. Lösemi tedavisinin çok zorlu bir maraton olduğunu kaydeden Akçay "Siz durup dinlenmek istediğinizde hastalık daha da koşmak istiyor. O yüzden ondan hızlı koşmanız gerekiyor. Sadece gülümsemekle yeniliyor galiba. Hastalığım boyunca kötüyüm demeyi hiç sevmedim. Sadece iyiyim dersem, savaşabilirim." dedi.

"ASLINDA HASTALIKTA EN BÜYÜK SAVAŞ MASKEYLE.."

Nakil olduktan sonra yeniden kendisini yeniden doğmuş gibi hissettiğini aktaran  Akçay, duygularını şöyle ifade etti:

"Kendimi 1 yaşında hissediyorum. İkinci yaşımda da çok insanın hayatına dokunmak istiyorum. Pişman olmayacağım, keşke demeyeceğim şeyler yapmak istiyorum. Bunun için çabalıyorum. Küçük hissediyorum kendimi. Aslında hastalıkta en büyük savaş maskeyle. Artık maskeyi sadece kapalı alanlarda takıyorum. Rüzgarı hissediyorum yüzümde. Çünkü hastane odasında pencereleri bile açmadığınızda rüzgarı, güneşi özlüyorsunuz. Yaşamak çok güzel. Kendimi kanserden mezun olmuş gibi hissediyorum. Çocuklara da bunu vermek gerekiyor. Çocuklar sadece okuldan değil, hastaneden, kanserden de mezun olsunlar. Bence en güzel mezuniyet bu galiba." 

"SAVAŞARAK BAŞARABİLECEKLERİNİ ANLATMAYA ÇALIŞIYORUM"

Okulundan arta kalan zamanlarda doktorların izni doğrultusunda hastanede tedavi gören lösemili çocukları ziyaret ettiğini söyleyen Akçay, onlarla oyunlar oynadığını, hediyeler aldığını dile getirdi.

Hastalara en büyük desteğin onlara yanlarında birilerinin olduğunu göstermek olduğunu vurgulayan  Akçay, şunları kaydetti:

"Zaten çocukların hastane koridorlarında değil, oyun parklarında olması gerekiyor. Onlara bir nebze olsun bunu yaşatabilmek için elimizden gelen her şeyi yapıyorum. Onlara benim de saçlarımın olmadığını ama çıktığını söylüyorum. Arkadaşlarının yanına geri dönebileceklerini, savaşırlarsa başarabileceklerini anlatmaya çalışıyorum. Bunu başardığımı anlatıyorum. Ablaları olarak hep yanlarında olduğumu hissettirmeye çalışıyorum. Burada destek çok önemli. Düşerken tutabilecek birinin olduğunu gördüğünüzde daha dirayetli olabiliyorsunuz. O yüzden ellerini tutmaya çalışıyorum." 

"BENİ KALPLERİYLE DİNLEMELERİNİ, ÇOCUKLARIN ACILARINI HİSSETMELERİNİ İSTİYORUM"

Akçay, tedavi sürecinde, uygun donör bulunamadığı için bazı arkadaşlarını kaybettiğini, bunun çok yıpratıcı olduğunu belirterek, "Onları kaybetmek kendi acınızdan çok daha yıkıcı olabiliyor. Kök hücre olayının üzerine bu kadar düşmemin sebebi de kendimden ziyade artık kimseyi kaybetmek istemiyor olmam. Çünkü bu bekleyiş çok çaresiz oluyor. Kızılay'a üç tüp kan verip bağışçı olup olmayacağınızı öğreniyorsunuz. İnsanların bunu duyup geçmelerini istemiyorum. Beni kalpleriyle dinlemelerini, çocukların acılarını hissetmelerini istiyorum." ifadelerini kullandı.